Hacerü'l-esved (Kabe taşı) nedir, nereden geldi, şimdi nerede?
Hac ve Umre ziyareti sırasında binbir türlü cefayı çekerek gidilen mukaddes topraklarda milyonlarca insanın dokunmak için can attığı Hacer’ül-Esved taşı nerede, nereden geldi, önemi nedir?
- YAŞAM / 15.11.2017 Saat: 12:15
Müslümanlar için en kutsal taşlardan bir tanesi olan Hacerü'l-esved (Kabe taşı), Pelin Çift ile Gündem Ötesi programında masaya yatırılıyor.
Osmanlı zamanında getirilen kutsal taş Hacer’ül Esved’in parçaları nerelere yerleştirildi? Padişahlar adına dikilen taşların anlamı neydi? Tılsım ve şifa taşları nasıl kullanıldı?
Hacer-ül Esved (kara taş) hac ve umre ziyaretinde Kabe'de milyonlarca müslüman kadın ve erkeğin bir kez olsun dokunup el veya yüz sürmek ya da öpmek için adeta tutuştuğu mübarek bir taş.
Bu taşı böylesine kutsal ve değerli kılan şey ise Peygamber Efendimizin (SAV); "Hacer-ül esved, kıyamette insanlara şefaat eder" hadis-i şerifi kadar, tavaf ederken onu öpmesi nedeniyle sünnet sayılması. Tavafın başlama ve bitiş yerini tayin etmek için kullanılan Hacerül Esved, tavafın her dönüşüne başlarken öpülüyor. Kalabalıktan dolayı öpülemezse de karşıdan selamlanıyor.
Bu sebepten dolayı dokunmanın bir hayli zor olduğu bu taşa aslında hiçbir zahmete girmeden dokunmak mümkün. Üstelik İstanbul ve Edirne'de... Hacerül Esved'den kopan parçaların İstanbul ve Edirne'de bulunduğundan pek çok kimsenin haberi yok aslında.
''Hacer-ül Esved'' taşının parçalarından
5 tanesi İstanbul’da
- 4 tanesi Sokullu Mehmet Paşa Camisinde
- 1 tenesi Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Türbesinde
1 tanesi de Edirne’de
- “Eski Cami" de bulunmaktadır.
Müslümanların kutsal mekanı Kabe'nin inşası sırasında Ebu Kubeys Dağı'ndan getirilen ve cennetten indiğine inanılan ''Hacer-ül Esved'' taşından zaman içinde kopan parçalar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'a getirildi.
''Hacer-ül Esved'' taşının parçalarından 4 tanesi Mimar Sinan tarafından İstanbul’da Sokullu Mehmet Paşa Camisi'ne konuldu. Altın çerçeve ile kaplı parçalar, caminin giriş kapısı üzerindeki mermer taşların ortasında, mihrabın üst kısmında, minbere giriş kapısının üzerinde ve minber kubbesinin altında bulunuyor.
Hacer-ül Esved taşının bir parçası da İstanbul’da Süleymaniye Camisinin, Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Türbesi'nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında bulunuyor.
Hacer-ül Esved taşının bir parçası da Edirne’deki “Eski Camii”nde ziyaretçilerini bekliyor.
SOKULLU MEHMET PAŞA CAMİİNDEKİ HACERÜL ESVED TAŞI PARÇALARI
Sokullu Mehmed Paşa Camii’ndeki Hacer’ül-Esved parçalarına ziyaret esnasında dokunmak mümkün. Kâbe’yi ziyaret edip de Hacer’ül-Esved’e dokunamayanlar ve Kâbe’ye henüz gidememiş olanlar İstanbul’da ve Edirne’de bu taşın parçalarını her zaman görebilirler ve Sokullu Mehmed Paşa Camii’ndekilere de her ziyâret edişlerinde dokunabilirler, öpebilirler.
İstanbul'da Sokullu Mehmed Paşa Camii eski günlerini özler gibi etrafından geçip giden ve İstanbul'da yaşayıp da kendinden hiç haberdar olmayan insanları tüm sessizliği içerisinde bekliyor. Namaz vakitlerinde birkaç saftan öteye geçmeyen cemaatin bildiği bu büyük nimeti bir elin sayısını geçmeyecek kadar az insan bilmektedir.Sultanahmed Camii'nin neredeyse bir adımlık mesafesinde olmasına rağmen kimse bu nimetlerin farkında değil. Mimar Sinan'ın büyük dehasıyla eğik bir yokuşa oturtulan düz bir cami içersinde bulunan bu "Cennet Taşları" sizleri beklemektedir.
Sultanahmet Camii önündeki At Meydanı’ndan Kadırga’ya doğru inerken Şehit Mehmet Paşa yokuşu üzerinde. Aynı yokuşun sonunda Küçükayasofya Camii bulunmaktadır. (Istanbul`da üç tane Sokullu Mehmed Camiisi bulunmaktadir.Bizim bahsettigimiz Kadırga semtinde bulunan Sultan Ahmed Camiisine yakin olanıdır.)
Mimar Sinan eseri bu güzel cami, Üç padişaha sadrazamlık yapan Sokollu Mehmet Paşa adına karısı II.Selim'in kızı Esmahan Hatun Sultan tarafından 1571 yılında yaptırılmıştır.Caminin ses ve aydınlatma sistemi her Mimar Sinan camiindeki gibi mükemmeldir.
Mimar Sinan'ın büyük dehasıyla eğik bir yokuşa düz olarak oturtulan caminin cemaati de ziyaretçisi de çok fazla değil aslında. Caminin içinde Hacer-ül Esved'den parçalar olduğunu bilenler zaman zaman burayı ziyaret etse de hatırı sayılır bir kalabalıktan söz etmek mümkün değil.
ŞİMDİ DİLERSENİZ HACERÜL ESVED TAŞI PARÇALARININ CAMİNİN HANGİ BÖLÜMLERİNDE BULUNDUĞUNDAN SÖZEDELİM
Sokullu Mehmet Paşa Camiindeki ''Hacer-ül Esved'' taşı parçasının ilki etrafı 2x3 cm büyüklüğünde ve caminin giriş kapısı üzerindeki mermerde bulunuyor.
Sokullu Mehmet Paşa Camiindeki ''Hacer-ül Esved'' taşı parçasının ikincisi , 3x1,5 cm büyüklüğünde ve mihrapta yer alan lafzın hemen altında yer almaktadır
Sokullu Mehmet Paşa Camiindeki ''Hacer-ül Esved'' taşı parçasının üçüncü parçası ise, 1,5 cm ebadında ve minber kubbesinin hemen altında yer almaktadır
Sokullu Mehmet Paşa Camiindeki ''Hacer-ül Esved'' taşının dördüncü parçası ise, 1,5 cm büyüklüğünde ve en azından uzun boyluların dokunabileceği bir yüksekliğe yani minber kapısının üzerinde yer almaktadır.
Hacer-ül Esved taşını Mekke-i Mükerreme’de görmek, dokunmak ne denli zor ve meşakkatli hatta imkânsız ise bu taşa dokunmak, yakından görmek hatta dokunmak Sokullu Mehmet Paşa Camii’nde bir o kadar kolay ve mümkündür.
Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Türbesinde yer alan Hacerül Esved Taşı Parçası
Hacer-ül Esved taşının bir parçası da Mimar Sinan'ın yaptığı İstanbul’da Süleymaniye Camisinin, Süleymaniye Külliyesi içerisinde yer alan sekiz köşeli Kanuni Kanuni Sultan Süleyman Han’ın Türbesi'nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında bulunuyor. 5 cm lik bir uzunluğa sahip olan bu parça İstanbuldaki en büyük parçayı oluşturuyor.
EDİRNEDE'Kİ ESKİ CAMİİ DE BULUNAN HACERÜL ESVED TAŞI PARÇASI
Edirne'deki Eski Camii'de yer alan parça, mihrabın sağ tarafında, mihrap ile minber arasında kalan kısımda bulunuyor.
İstanbul' daki Hacer-ül Esved parçalarının nasıl geldiği biliniyor ama Edirne'deki Eski Camii'de bulunan parçanın nasıl gelmiş olduğu bir muamma. Osmanlı döneminde yapılan ve selatin camilerinin en eskilerinden olan Eski Camii'ndeki Hacer-ül Esved taşını ziyaret eden çok.
Taşın buraya gelmesi ise şu rivayete dayanıyor: Aşırı yağışlardan dolayı Kabe'nin duvarlarından taşlar düşer. Taşları ne şekilde yeniden Kabe duvarına koyacağını düşünürken uykuya dalan Kabe emiri, rüyasında Hz. Peygamber'i görüyor. Hz. Peygamber rüyasında emire, Diyar-ı Rum'da bir cami olduğunu ve taşı oraya göndermesi gerektiğini söyleyince parça, yapımı ağır aksak ilerleyen Edirne'deki Eski Cami'ye gönderiliyor. Parçanın bu caminin duvarına konulmasının ardından Eski Cami kısa sürede tamamlanır.
Emir Sultan Çelebi tarafından 1403 yılında yapımına başlanan Eski Cami, Çelebi Sultan Mehmet zamanında 1414 yılında tamamlandı. 1749 yılında yangından, 1752 yılında da Edirne depreminden zarar gören ve I. Mahmut döneminde tamirat gören cami, Edirne'de Mimar Sinan tarafından yapılan Türk-İslam sanatının en önemli eserlerinden Selimiye Camisi'nin karşısında yer alıyor.
HACERÜLESVED: Kâbe'nin güneydoğu köşesinde, yerden bir buçuk metre yüksekliğinde, yumurta biçiminde hafif kırmızı ve sarı damarcıkları bulunan, otuz cm. çapında oldukça parlak siyah bir taş.
Hacerülesvedi değerli kılan, haccın menâsikinden olması ve Rasûlullah'ın onu öpmesi nedeniyledir. Haccda tavâfa Hacerülesvedden başlanır ve yine onunla bitirilir. Tavâf esnasında hacerülesved öpülür, bu imkân olmadığı takdirde elle, bu da mümkün olmazsa uzaktan selâmlanır. Onu öpmek sünnet olduğu için öpülmediği takdirde hac yine yerine gelmiş olur.
Hz. Peygamber (asm)'in hacerülesvedi öptüğü, ayrıca Vedâ Haccı'nda hasta olduğu bir sırada devesinden inmeden tavâf sırasında değneğiyle ona dokunduğu; bir başka zaman da eliyle selâm verdiği rivâyet edilmektedir. Hz. Ömer bir haccında hacerülesvede yaklaşıp öpmüş ve şöyle demişti:
"Çok iyi bilirim ki, sen zararı ve faydası olmayan bir taş parçasısın. Eğer Rasûlullah (sav) öpmemiş olsaydı seni asla öpmezdim." (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, VI/108-109).
Hacer-ül-esved, asırlardan beri Müslümanların hürmet ve tazim gösterdiği mukaddes bir taştır. Onun korunması için her türlü ihtimamı göstermişlerdir. İslamiyetten önce de bu taşın kıymeti bilinoyurdu. Mekke’deki Arap kabilelerinin her biri, ona ihtimam göstermeyi kendileri için bir şeref sayıyorlardı. Nitekim, Kabe’nin yıkılmasını önlemek için yapılan bir tamirat esnasında, her kavim bir duvarın inşaatı ile meşgul oldu. Sıra Hacer-ül-esved’i duvardaki yerine yerleştirmek işine gelince, her biri bu şerefin kendi kavmine ait olmasını istediler. Aralarında neredeyse harp çıkacaktı. İçlerinden yaşlı ve akıllı birisinin; “Aramızdaki bu ihtilafı halletmek için birini hakem yapalım. Onun teklif edeceği hal çaresine uyalım!” demesi üzerine; “Buraya ilk gelen kişiyi aramızda hakem tayin edelim!” diyerek anlaşmaya vardılar. Biraz bekledikten sonra, Peygamber Efendimiz Muhammed Aleyhisselam (sav) çıkageldi (O sırada henüz peygamberliği bildirilmemişti). Hepsi buna çok sevindi. Çünkü O, kavmi arasında “Muhammed-ül-emin” diye tanınan, hiçbir kimseye haksızlık yapmayan güvenilir bir kişiydi. Meseleyi ona arz ettiler. Arkasındaki mübarek paltosunu çıkardı. Hacer-ül-esved’i üzerine koydu. Her kavmin ileri gelenlerinden birini paltonun uçlarından tutturarak duvarın üzerine koydurdu. Sonra kendi mübarek eliyle yerine yerleştirdi. Böylece, çıkabilecek büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş oldu. Tarihte buna“Peygamberimizin Kabe Hakemliği” olayı denmektedir.