Recep Ali AKSOYLU

FUTBOL SADECE FUTBOL DEĞİLDİR. İZLANDA MAÇI VE FRANSA ZAFERİNİN KENETLENMESİ

10.06.2019 15:02
Yarın, 11 Haziran Salı akşamı Euro 2020 elemeleri kapsamında deplasmanda İzlanda ile oynayacağız. İzlanda, bize ters gelen, futbolu yüksek fizik gücü ile oynayan bir ekip. Biz ne kadar yazdan kışa geçer gibi jenerasyon değişikliğini Şenol Güneş’le yapmış gözüküyorsak, İzlanda da yaşlanan takımını bir o kadar yenileyememiş gözüküyor.

Bu kez müsabakaya avantajlı başlayacağımızın göstergesi sadece bu husus değil ama. Dün gece TV’lerde izledik ve anlam veremedik. Bir ülkenin neredeyse tamamı Avrupa’nın farklı ülkelerinde mücadele eden futbol milli takımını 2 saatten fazla bir süre uçaktan indikten sonra gümrükte oyalarsan, psikolojik baskı uygularsan bu ters teper. Bu yaklaşım mağdur edileni motive eder, Sayın Avrupalı İzlanda.

Artısı da var üstelik. Havalimanında görevli veya taraftar kimlikli bir İzlandalı kaptanımız Emre’ye mikrofon uzatırcasına tuvalet fırçası uzatıyor. Bu terbiyesizliklere mutlaka Diş İşlerimiz ve Federasyon yetkililerimiz usulünce tepki verecektir ama asıl 82 milyonu mutlu edecek olan tepki sahada bizzat futbolcularımız tarafından verilen olacaktır.

Ancak, bir detayı da özellikle vurgulamak isterim. Hafta sonu Konya’da Dünya Şampiyonu Fransa önünde aldığımız 2-0’lık galibiyet ve sergilediğimiz muhteşem futbol ile gelen grup liderliği bizi şirazemizden çıkarmış, farklı bir havaya sokmuş olabilir. Aşırı güven ve motivasyonda her daim risklidir. Bunu dengeleyebilmemiz halinde İzlanda deplasmanından da ilk kez galibiyetle dönebilme başarısını gösterebileceğimize yürekten inanıyor ve başarılar diliyorum.

Ve başlamışken iki konuda ek yapmak istiyorum. Fransa müsabakası gözlemlerim ve başarının, doğru adımların her ortamda kenetlenebilmeyi nasıl sağladığı.

TÜRK MİLLETİNİN BİR FERDİ OLARAK SONUÇ VE OYNANAN FUTBOLDAN GURUR DUYDUM.

Euro 2020 elemelerinde 3.maçımızda grubumuzun favori takımı Fransa’yı mükemmel bir oyunla 2-0 yenen milli futbol takımımızı yürekten kutluyorum. Karakterli, özgüvenli, iştahlı, mücadeleci ve prim vaadi olmadan sonuç alan yönleriyle tüm ulusu yeniden milli futbol takımımızın destekçisi yapan bir ekiple gurur duyulur.

Özellikle son yıllarda dışarda dahi rahatlıkla ötebilen horozlar

Yeni jenerasyon, yeni hoca ve yeni heyecanla yakalanan ivmenin İzlanda ve sonraki müsabakalarda da devamını dileyerek son yıllarda içerde, dışarda çok rahat ötebilen Horozlarla oynadığımız maçtan aklımda kalan birkaç notu da paylaşayım.

Defans dörtlümüz kusursuzdu. İki stoper Kaan ve Merih harikaydı ama en büyük alkış sol bek Hasan Ali’ye; Fransa’nın en güçlü yanı ve oyuncusu olan rüzgar Kylian Mbappe’yi sürklase etti, sindirdi. Kanat değiştirtti.

Şampiyon Galatasaray’dan tek oyuncunun yer almadığı takımda Şenol Hocanın Dorukhan’ı Yusuf’la değiştirmekte geciktiğini düşündüm. Sağda ki Cengiz'e göre soldaki Kenan daha etkisiz gözükmüş olabilir ama Fransa'nın daha etkili olan sağ kanadını Hasan Ali ile etkisiz kıldılar.

Arif Erdem’i yere düşmede (!) gölgede bırakan ve takımın yaş ortalamasını 25’e yaklaştıran Burak, belki 2-3 net golü harcadı ama rakip müdafaanın bu denli dağınık olmasının baş aktörü idi.

Bizimkinden 10 kat fazla takım değeri olan Fransa milli takımı dünya çapında golcülere, forvete sahip olmasına arşın ilk kez şut çekemeden bir 90 dakikayı tamamladı.

Konya seyircisinin yarattığı atmosfer ve son dakikalardaki İzlanda huh huh (balina) ses dalgası harikaydı ama Fransa Milli Marşını ıslıklaması hiç de hoş olmadı. Yakışmadı. Empati yapabilmeli, bir spor müsabakasında olduğumuzun bilincinden uzaklaşmamalıyız.

Neticede Fransa galibiyetinin en güzel yanı dün geceden sonra futbol severi, spor severi için futbolda artık bir milli takımımızın varlığına yeniden kenetlenmemiz olmuştur.

1500 KİŞİYE OYNAYAN Ç RİZESPOR’DA BAŞARILI SONUÇLARLA TRİBÜNLERİ DOLDURMADI Mİ!

Konumuz milli takımdı ama araya kentimin takımı Çaykur Rizespor’ uda eklemek istiyorum. Geride kalan sezonun ikinci yarısına kadar yeşil mavililerin en büyük sorunu taraftar eksikliği, taraftarın takıma sahip çıkmamasıydı. Tüm çağrılara, Hasan Kemal Başkanın kentle iyi iletişim sağlamasına rağmen tribünler 2 bini aşamıyordu. Ne zaman ki Okan Buruk Hoca ile galibiyetler gelmeye, galibiyetler kadar seyir zevki olan, gurur veren mücadeleci takım olunmaya başladı tribünler dolmaya, hatta daha büyük stad talepleri dillendirilmeye başlandı.

Demek ki milli takımda da, kulüp takımında da başarı kenetlenmenin ilacı.

Yorum Yaz

Yorumunuz alındı!

Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

İsim gerekli!

Mesajınızı yazınız!

Henüz yorum yapılmamıştır.