Abdullah AYAN

Tuz deposundan taş binaya -4-

22.06.2017 10:34
Bir önceki yazıda Akkahve' nin kısa zamanda hizmete girmesine karşın, üzerinde yapılacak 32 oda, 56 yataklı lüks otel inşaatında işlerin hiçte beklendiği gibi yürümediğine değinmiş ve otel yapımını valiliğin devretmesiyle üstlenen Belediyenin kıt kaynaklarıyla nasıl sıkıntı çektiğini anlatmaya çalıştım. Kaldığımız yerden devam edeyim...
1948 bütçesinde otel yapımı için sembolik anlama gelecek 10 lira ödenek koyan Belediye, büyük paralar isteyen projenin ancak krediyle sağlanacak kaynakla yapılabileceğinin farkındadır.
Bu arada otelin yapımına ön ayak olan ancak zaman içinde özel idare bütçesi imkanıyla böylesi bir inşaatın tamamlanamayacağını anlayınca işi Belediyenin sırtına yükleyen Vali Tevfik Sırrı Gür' ün tayininin çıkmasıyla projenin takip edeni de kalmaz, kısaca iş tavsar.
 
Sadece Gür değildir koltuğu bırakıp giden..
 
Yine 1947'de Fuat Morel Belediye Başkanlığından ayrılır, koltuğa görevi 1950 seçimlerine kadar sürdürecek Yusuf Kılınç oturur.
1 Ekim 1948 Cuma günü toplanan Belediye Meclisine 699.097 lira olarak hazırlanan 1949 yılı bütçesini sunarken Başkan Kılınç artık Ak Otel yerine 'Şehir Oteli' olarak anılan tesisin son durumu hakkında şu bilgiyi verecektir:
 
"yaptırılan kapı, pencereler yerlerine taktırılmış, noksan taş parmaklıklar da ikmal edilmek üzere iken ustanın ayrılması ve yerine işi devam ettirecek başkaca hiç bir usta da bulunamadığından bunların yapılması inşaatın tamamlanmasına bırakılmıştır.
Kışın Ankaraya sayın meclisinizin verdiği yetki ile elektrik şirketinin sermaye arttırımı için vermemiz gereken 40.250 lirayı Belediyeler Bankasından almaya gittiğim zaman otel için de sayın Valimizin yardımıyla Belediyeler Bankasından 170 bin lira verebileceklerini öğrendim. Arkadaşlarım bu oteli bitirmek arzusunda iseler ve yetki verirlerse bu parayı da borçlanarak alır, oteli bitiririz"
 
Belediye Bütçesinin tümünün dörtte birine tekabül eden böylesine yüklü krediyi gerçekten Belediyeler Bankası iş ciddiye bindiğinde verir miydi? O gün itibariyle bilmek mümkün değil ama rakamın büyüklüğünü ve zaman içinde işin nasıl da altından kalkılması güç hale geldiğini göstermesi bakımından dikkat çekeyim istedim.
Bu arada tek parti egemenliğine karşı özellikle Mersin' de Demokrat Partinin gücünü ve hayli sert muhalif üslubunu da not etmem lazım.
Örneğin Mersin İl Genel Meclisinde 1946 seçimlerinden sonra çoğunluğu elde eden ve seçilmişler olarak, atanmış Vali ile diğer bürokratlara kök söktürmeye başlayan söylemler ve D.P.' yi destekleyen muhalif gazetelerde yer almaya başlayan kimi yolsuzluk iddialarının da, bir zamanların başına buyruk egemenlerini frenlemeye başladığını gözlemliyoruz.
**
 
 
Bu anlamda ilk kırılma; 1947 başında ameliyat olmak üzere İsviçre'ye giden Vali T.S.Gür' ün il özel idaresi üstüne kayıtlı makam aracını İstanbul' a götürüp, dönüşüne kadar bağlaması üzerine Mecliste yaşanan tartışmalar hatta kendisinin başkanlık yaptığı bir meclis toplantısında yüzüne karşı yöneltilen suçlamalarla yaşanır ve o güne kadar benzerine pek rastlanmayan bir tavırdır. Bir başka örnek Ata Çelebi' ye ait muhalif Toros Gazetesinde baş yazar Vasfi Orgun' un Belediye Başkanı Yusuf Kılınç üzerinden başlattığı yolsuzluk iddiaları hakkındaki yazılar başta olmak üzere gazetenin başlattığı yayınlardır. Çok sert bir dil kullanan Toros' a karşı kendisi de Belediye Meclis üyesi olan dönemin ünlü gazetecisi Fuat Akbaş' ın 'Şeref ve haysiyetlerle oynamayalım' başlıklı yazısını dönemin ruhunu yansıtması bakımından paylaşmakta yarar var.
Şöyle diyordu sahibi olduğu Yeni Mersin gazetesinde 26 Ekim 1948 günü yayınlanan baş yazısında, Akbaş:
 
"Toros gazetesinde baş makalesini yazan zat bir cümlesinde şöyle yazıyor: "klişelerini basıp ta altına methiye yazılmasına alışan Mersin Belediyecileri tenkide hiç tahammül edemezler"
Bir Belediye meclisi azası sıfatıyla bu yazıya güldüm. Hali hazırda belediye meclisinde aza bulunanlar kendilerini methüsena (yüceltme) ettirmekten müstağnidirler (doymuş,tok). Onların bugünkü durumları, tahsil dereceleri, içtimai ve ahlaki mevkileri, halk yanındaki itibarları, karakterleri herkesçe malumdur.
Belediye Meclisinde yüz kızartıcı hareketi tespit edilmiş, alemin lanet ve nefretine uğramış hiç bir arkadaş yoktur ve olamaz. Her zaman adlarını saygı ve şerefle yazabileceğimiz Mersin Belediye Meclisini teşkil eden azaların bir kısmı doktor, fabrikatör, tüccar, avukat, bir kısmı da iftihar edebileceğimiz bahçeci ve sanat sahibi kimselerdir. Ve bunların mazisini, halini, cins ve cibilliyetini bütün Mersin ve mülhakatı halkı bilir.
Bu arkadaşlar Mersine dün de gelmemişlerdir. Ve hiç bir zaman şan, şöhret budalası da değildirler.
Toros Baş muharriri bu arkadaşlardan herhangi biri için herkesin bilmediği bir şeyi biliyorsa yazsın ve açıklasınlar, dolambaçlı yollarla kimsenin şeref ve haysiyetiyle uğraşmasınlar. (...)"
 
Dönem, siyasi gerilimlerin yer yer kavgalara döndüğü bir iklimdedir ama şehir oteline dönecek olursak, arpa boyu ilerleme sağlanmaz.
1948' den sonra otel projesinin başına gelenleri ve otelden vazgeçilip Belediye Sarayı' na dönüştürülme hikayesini anlatmayı bir sonraki yazıda sürdüreceğim.
 

Yorum Yaz

Yorumunuz alındı!

Yorumunuz başarıyla kaydedilmiştir ve onaylandıktan sonra yayına alınacaktır.

İsim gerekli!

Mesajınızı yazınız!

Henüz yorum yapılmamıştır.